27 Aralık 2016 Salı

GEORGE MİCHAEL'A VEDA



Çocukluğumda tanıştım kendisiyle.İlk dinlediğim şarkısı o zaman WHAM grubu vardı.






Sonra,


                                    


Sonra,                



                                    

Sonra,         


                                    


Daha sonra,


                                   


                                                    Daha daha sonra,






En sevdiğim en Romantiği,


                                   




Oğlumun doğum gününde ölmesi ayrı bir üzdü.

Burada dursunlar.



Üzgün Hexe  :(








24 Kasım 2016 Perşembe

SÜPER KAHRAMANLAR VARDIR



Hayatıma yön veren,beni bugünkü Ben yapan,ilk harflerimi yazmama sebep olan,kitap aşkımı yeşerten,memleket aşkını,ATATÜRK sevgisini kalbime tohum olarak eken,aydın,okur ve hür bir insan olma sebeplerim, çocuklarımı yetiştirirken geçmişime ilkokul yıllarıma gidip nasıl yapmalıyım?nasıl anlatmalıyım diye kendime sorular sorduğumda cevaplarını hep onların gösterdiği,öğrettiği ve eğittiği şekilde bulduğum elleri öpülesi ,baş tacı edilesi en derin şükran ve minnet duyduğum;
SÜPERKAHRAMANLARIM.

                               ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!


Yer Almanya Grundschule Nord Vöhringen,Birinci sınıfım.Merdivenin başındaki  (soldan) ilk öğrenci benim :)) Sınıföğretmenim Mustafa Yılmaz (takım elbiseli).



                     İlk SÜPERKAHRAMAN'ım Mustafa Yılmaz 1. ve 2. sınıföğretmenim




                   İkinci SÜPERKAHRAMAN'ım Hüseyin Bıtırak 3. ve 4. sınıföğretmenim.



     Diğer SÜPERKAHRAMAN'ım Uli-Wieland Hauptschule'deki 5.sınıföğretmenim Rolf Gassner



  

İlkokul Müdürüm Almanca ve Müzik dersi öğretmenim Siegfried Schwab

O bir, Türkiye ve Atatürk hayranı;
o bir, Türk-Alman dostluk-kaynaştırma geceleri düzenleyen (görev yaptığı okullarda);
o bir, Alman okulunda Atatürk Portresi ve Türkiye Bayrağı asan;
o bir, tüm resmi bayramlarımızı okulunda kutlatan,
o bir,HOMOSAPİENS =İNSAN,AKILLI İNSAN,BİLGE İNSAN  :)

Biraz internette araştırdım Almanya'da hakkında bir sürü yazı yazılmış.Hatta Türkiye'de Ulusal gazetelerin birinde (o makaleyi bulamadım) hakkında haber yapılmış.1970'li yıllarda Almanya'ya Türk öğretmenler gönderilmiş, malum o yıllarda ciddi göç alıyordu Almanya.Müdürlük yaptığı okula Türk öğretmenler gelince ilgi duymuş kültürümüze ve değerlerimize.Birlikte aynı okulda okuyan Türk ve Alman öğrencileri ve ailelerini kaynaştırmak istemiş.Ben de o şanslı insanlardan oldum okuttuğu,eğittiği.
Geçtiğimiz Ekim ayında 80.yaşını kutlamış, Allah uzun ömürler ve sağlık versin.Şöyle de bir anım var herhalde en özeli;
bademcik ameliyatı geçirmiştim hastaneye ziyaretime geldi.Fotoğraf çekmişti ama on'da kaldı.Anlatabileceğim daha çok anım var onları bir başka yazımda dile getiririm.O da bir SÜPERKAHRAMAN :)


    Ve BAŞÖĞRETMENİM ATATÜRK,

    EN EN, EN BÜYÜK

    SÜPERKAHRAMAN

        İyi ki bize gelmiş.




        Çok sevgiler, ben Hexe'niz.....










14 Kasım 2016 Pazartesi

AKLIMDA DELİ SORULAR






Süper Ay diye bir şey oluyormuş bugün.
Ay'ımızı daha büyük ve daha net görünecekmiş.Ay'ın zaten görünüşünü severim.Hele denizin üzerinde göründüğünde daha hoş görünür bana.Denize  ışığının vurup yansıması geceye romantik bir hava katar sanki.Dün gece sanki bayağı parlıyordu.Yatak odamın camına vuruyordu.Gece zifiri karanlıkmış bunu yıllar önce Gölcük Depreminde öğrendim.Ay'ın ışık saçması elektrik icadından önce gecenin aydınlanması açısından İnsanlık için mucizevi bir şey, sanırım :)))

Sorular şunlar;
_acaba Kurtadamlar daha bir aksiyon halinde mi olacaklar?
_gel-gitler daha mı yüksek veya derin olacaklar?
_ Ayrıca Burçlar'ımız nasıl etkileyecekler? (çokta umrumdaydı)
_Dolunay insanları olumsuz etkilerken hayvanları nasıl etkileyecek?
_uzaylılar için ne ifade ediyor acaba?
_Güneş kıskanmasın bu durum?
(-ışığını benden alıyorsun yok öyle benden fazla popüler olmak,yakarım seni! diyor mu acaba?)
_Kızçemi çok özledim burnumda tütüyor,Süper Ay bundan da mı sorumlu? (ağlak ben)
_bitkiler fotosentezi belki Ay ışığında yapabilirler,olabilir mi? Ay ışığında büyüyormuş mor lahana,düşünsenize mor lahana olmuş koskocaman devasa toplahana...Yada etcil bitkiler Süper Ay'da vampir misali avlanır mı ki? Hani belki kökleri topraktan ayrılıp yürüyüverirler,olur mu ki???


Yoksa yoksa yine pazartesi sendromundan mı muzdaribim?

Hava çok güzel, bakalım nasıl bir şey olacakmış.Merak içerisindeyim.İlginç yani....



                                                                                                               Ben,Hexe... SEVGİLER










10 Kasım 2016 Perşembe

SAYGIMLA... 10 KASIM


''BENİM NAÇİZ VÜCUDUM BİR GÜN ELBET TOPRAK OLACAKTIR.FAKAT TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR.''  
                                                                                                         MUSTAFA KEMAL ATATÜRK







Her geçen gün,her geçen yıl daha çok arıyoruz...



ÖZLÜYORUZ ATAM









7 Kasım 2016 Pazartesi

PAZARTESİ SENDROMU




Bana genelde olur :((( Hatta pazartesini hiç sevmem.Hatta pazar gününden başlar.Bir de izin dönüşü günleri,bayram tatili sonrası aynı hissiyatı yaşarım.

Bugün azıcık hissettim zira çok hızlı ve yoğun bir gün oldu.Günün ilk yarısı üç iş günü gibi yaşadım resmen.

Dün gece geç yattım kızıma poğaça pişirdim (üç tepsi) bugün kargoya verildi.Gece 01.00 gibi yattım uyku muyku yok.Üzerine de bir kabus gördüm.Sabah az kalsın geç kalıyordum jet hızıyla çıktım evden.Pazartesiye nasıl başlıyorsan öyle gidiyor herhalde :((((

Son halim de budur.


 Ben,FiberHexe....SEVGİLER













21 Ekim 2016 Cuma

RADYASYON VE TÜRKİYE!!!




Merhaba sevgili arkadaşlarım,Blogcular,Günlük Yazanlar,Dikişciler,Elişiciler,Modacılar,Yemekçiler,Pastacılar size de Merhaba merak edip okuyan gözler.Selam olsun hepinize....

Uzun ara verip ki;yazmak içimden hiç gelmiyordu,tekrar bir şeyler karalamaya karar verdim.(Buralardayım takip ettiğim herkesi okuyorum arada yorum bırakıyorum :) )


Dün akşam haberleri izlerken Sakarya'da Radyasyon Sızıntı tehlikesiyle karşılaşıldığını gördüm.
Traji komik olan korunmak için basit maskelerin dağıtılması.Görenleriniz vardır mutlaka bildiğimiz basit mikrop maskesi.Sanki Grip virüsü yayılmışçasına insanlara basit ameliyat maskesi verilmesi ve korumanın bu şekilde olacağı algısı!!!!

 Hayretler içerisinde kaldım!!!

Çocuk, inşaat alanında bir şey bulup cebine atmış evine gitmiş.Bulantı kusma halleri ve vücudunda morluklar ve yara oluşumları ile hastaneye götürülüyor.Önce iğne yapılıp evine gönderiliyor durumu düzelmeyince tekrar hastaneye. Radyoaktif malzemeyle temas ettiğinden şüpheleniliyor AFAD ÇAĞRILIYOR.(haberde AFAD dendi oysa TAEK olmalıydı-Türkiye Atom Enerjisi Kurumu-)
Tedbir için hastane boşaltılıyor,hastanede ve evinde Radyasyon taraması yapılıyor güya bir şey çıkmıyor ve esas komik olan Maskeyle koruma altına alınıyor insanlar!!!!!!!

Sayın Sakarya Valisi (Hüseyin Avni Coş) ''PİL'DİR PİL'DİR,ALLERJİ YAPMIŞTIR '' diyor.

Hangi çağda yaşıyoruz lütfen biri beni aydınlatsın.Nedir bu ''AT'IN ÖLÜMÜ ARPADAN OLSUN!''halleri,zihniyeti?Yahu RADYASYON bu, sizin kafanız almıyor mu bu tehlikeyi?

RADYASYON sızıntısı en az 30 metreyi etkiliyor nasıl oluyorda evinde veya hastanede böyle bir sızıntı tespit edilemiyor?Radyoaktif maddeyi alıp almadıkları,ne olduğu da ayrı bir muamma? Ne diye konuşuyorsam ben burada, ben ne anlarım tabii ne diyoruz;
BURASI TÜRKİYE!!! her şey olabilir.

ŞAŞIRDIK MI? HAYIR!

SEVGİLİ DÜNYALILAR,EYYYY DÜNYA'DA YERYÜZÜNDE YAŞAYAN (Türkiye hariç) İNSAN NESLİ SİZE SESLENİYORUM,SİZE BAĞIRIYORUM,DUYUN SESİMİ ALOOOOOOO!!!!

DÜNYAYI PATLATMA RİSKİMİZ VAR!!!

ÇOK CİDDİYİM ,BİZ ÇOK TEHLİKELİYİZ!!!

BİZ SİNOP'A VE MERSİN'E NÜKLEER SANTRALLER DİKİYORUZ!!!

PATLATACAĞIZ DÜNYAYIIIIIIIII.....

HABERİNİZ OLSUN!

ALLAH bizi korusun bile diyemiyorum :(


Hexe'niz bildirdi,

RADYASYON BULAŞIK BİR HASTALIKTIR.BİZE BİR ŞEY OLMAZ MANTIĞI İLE.....

(yersen!)










18 Temmuz 2016 Pazartesi

GAYET SAKİNİM ÇOKÇA SİNİRLİYİM!!!





Hava sıcaktı ve bunalmıştım.İzin dönüşümün haftasıydı yorulmuştum.Koltukta uyuyuvermişim.


Oğlum uyandırmaya kıyamamış dışarı çıkarken.Telefonum çaldı.Arayan kızım.

-Napıyorsun? (Sesi panik halinde)
-Hiiiç...Koltukta uyuya kalmışım....
-Kalk,kalk ne oldu?(Sesi yükseliyor)
-NE OLDU???
-Darbe olmuş televizyonu aç!

Televizyon zaten açıktı.Kanallar dizilerine filmlerine devam ediyordu.Hiç bir alt yazı yok.Karıştırdım hemen kanalları Halk TV de anlatıyorlar darbe girişimi falan diyorlar!!!!!

Kızımı sakinleştirmeye çalışıyorum ,soğukkanlı olmak zorundayım çocuğum yalnız başına İstanbul'da.Ev arkadaşı memleketine gitti.Kızım çalıştığı için kaldı.Beynim hızla çalışmaya başlıyor.Ya DARBE olsa TV kanalları olmaması lazım.Elektrik kesilmesi lazım.İnternet olmaması lazım.Diğer olaylarda olduğu gibi bir yayın yasağı da yok.TRT'de bildiri okunuyor.Yurtta Sulh bilmem nesi deniliyor...
CNN 'de CB.telefonla görüntülü konuşuyor milleti sokağa çağırıyor.ŞAKA GİBİ!!!!!!NE OLUYOR??????

Şehir merkezinde oturduğum için Meydan'dan müzik sesleri insan kalabalığı sesi geliyor.Birden sokağa çıkma yasağı hani? diyorum kendime.Komşular da balkonlarda.Herkes başka bir şey diyor.

Kızımla haberleşiyoruz.Sakinleşmiyor.Yakınındaki arkadaşlarıyla görüşüyor.En azından oturduğu yer güvenli.Binada aileler de var.Patlamalar silah sesleri ve en ürkütücü olan o jetlerin alçaktan uçması.CB kaldığı otelden havalanıyor İstanbul'a geliyor.Haydaaaaa jetler uçuyordu hiç mi anlaşılmaz KOSKOCA CB uçağı? Neymiş uçuş bilmem nesi değiştirilmiş!O indikten sonra otele baskın yapılmış.

Zamanında dibinden ayrılmayanlar,birbirlerine methiyeler dizenler birlikte Devlet kadrolarını ve Ordu'yu yandaşlarıyla doldurmadı mı?Farzetsem ki Tiyatro değil öyleyse bunları yine siz yerleştirdiniz sizin adamlarınızdı!

Zavallı MEHMETÇİKLER!!!

Askerleri dövdünüz siz, gözünüz ne kadar karardı!Bu nasıl bir CİNNET?

O sokağa dökülen VAHŞİ YARATIKLAR da neydi öyle?Gidin doğuya madem bu kadar VATANPERVERSİNİZ !!!PKK yı yok ederdiniz sabahlara kadar yırtınmanızla!!!

Çıplak elle TANK durdurulması da ayrı bir KOMEDİ!!!
Bir de ZAFER kazanılmış gibi sevinmeler Fotoğraf çekilmeler!!!

BEYİNSİZLER!!!!

Sizinle aynı ortamda olmak bile beni kahrediyor.

Selalar okundu gece vakti,meydanlara inin çağrıları yapıldı.Yüzlerce MEHMETÇİK kaybolurken NEREDEYDİNİZ????

Ertesi gün Naralar atıldı,DEMOKRASİ adı altında nöbet tutuyoruz denildi onlarca insan öldürülmüşken.

BRAVO SİZE!!!!


İNSANLARI BİRBİRİNE DÜŞÜREN BU DÜŞÜNCELERE YUHLAR OLSUN!!!!

YAZIKLAR OLSUN BU MEMLEKETİ BU HALE GETİRENLERE!!!














8 Haziran 2016 Çarşamba

DİLERİM O ELEKTRİK SİZİ YÜKSEK VOLTAJLA ÇARPAR











Susun EYYYYYY Türkiye !!!!

Elektrik faturalarıyla çarpılın!Sakın sesinizi çıkartmayın!Sinin köşelerinize.Bize dokunmayan yılan bin yaşasın der gibi.

Ya hiç mi rahatsız olmuyorsunuz ? 35 tl lik faturanızı 90-95 tl ödemeye? Dünyanın en pahalı İnternetini kullanıyoruz aynı şekilde Benzinini, Elektriğini ve Suyunu.Su idaresi özelleştiğinden beri su faturaları ikiye katlandı.
Elektriğin Kayıp-kaçağını niye ben ödüyorum ya? Yıllardır Doğunun elektrik faturasını ödüyoruz.Niye?
Ayrıca nedir TRT payı? TRT yi izlemiyorum radyosunu bile dinlemiyorum.Ne alaka ya?

Ohhhh üstüne birde vergisi sonra verginin de vergisi Ne ALA!!!!

Cumhurbaşkanı da Amerika'ya gitsin Muhammet Ali'nin Cenazesine,kendi cebinden öder tabii MASRAFLARINI!

Böyle KOYUNLAR olursa,güdüyen daha çooooooook yol alır.

Benden söylemesi,hepimiz KERİZİZ!!!!!!!!


ENSEMİZE PATLATIYORLAR OSMANLI ŞAMARINI ELİMİZDEKİLERİ ALIYORLAR!!!!

BİR DE ÖZEL EMEKLİLİK GELİYOR!
BEN BİLMİYORUM YA PARAMI BİRİKTİRMEYİ DEVLET BİRİKTİRECEKMİŞMİŞ!!!



TEKRAR SÖYLÜYORUM BİZ HEPİMİZ KERİZİZ!!!!!!






31 Mayıs 2016 Salı

RAHMETLİ KEMAL AMCA





Aklıma düştü birden Kemal Amca.Babamın Köyünde kapı komşumuz Dedemle akraba,dolayısıyla bizimle akraba.Köyümüzde herkes Atalarından akraba soyadlar aynı,aynı soyadlar mahalle mahalle oturuyor.
Köyün eski ismi 'Prastiyoz' Rum ismi, resmi ismi Temelli Köyü.Köye bağlı mahalle 'Süngeroğlu' halk şivesiyle bizim oralarda 'Süngüruğli'.

Kemal amca eşini Hatice yengeyi Verem'den kaybediyor.Ben küçüktüm hatırlıyorum hayal meyal hasta yattığı zamanları.Doktor getirtirlerdi şehirden.Verem öldürücüydü o zamanlar.Kız kardeşimle benim kulaklarımızı Hatice yenge iğneyle ısırgan otuyla delmişti.O günde hayal meyal aklımda.Kız kardeşiminkiler kapandı sonradan. Benim kulak deliklerimin mimarı odur.Oğlum bebekken sol küpeme asılıp kulak deliğimi yırttı şimdi delik yerine bir çizgi halinde.

Hatice yenge zayıf uzun boyluydu.Büyük kızı Havva ona çok benzer.Allah rahmet eylesin arkasında biri kundakta dört çocuk bırakıp gitti.Kemal amca köy yerinde dört çocuk biri daha bebek inekler,koyunlar,tavuklar tarla ve fındıklıklarla baş başa kaldı.Temel,Havva,Fadime ve Gülizar.Hepsi küçüktü.Ben beş altı yaşlarımdaydım Temel benden bir veya iki yaş büyük Havva benden bir veya iki yaş küçük diğerleri daha da küçük.
Kemal amca bir daha evlenmedi,niyetlenmedi bile.O çocuklarını bağını bahçesini bir şekilde baktı.Çok güzel de baktı.Çoğu kişi evlen diye söylendi ama o ''Çocuklarıma Üvey Anne getirmem!'' dedi.

Akrabaları da yardımcı olmaya çalıştı ama herkesin köylük yerde işi gücü vardı yardımlar bir yere kadar yapılabiliyordu.Kemal amca çamaşır da yıkardı yemek de pişirirdi.Tarlasını ekip biçerdi.Bir sürü hayvanına da bakardı.İneklerin sütü sağılırdı,kaynatılırdı yoğurt yapılırdı  sonrasında tereyağ ve peynire dönüştürülürdü.
Çarşıya (Şehre) gittiğinde çocuklarının isteklerini fazlasıyla getirirdi.

Biz yaz tatillerinde köye giderdik.

Bir yıl hepimiz bitlendik,tüm mahalledeki çocuklarla birlikte.Ben ve kız kardeşimin saçlarımız uzundu.Annem çıldırmıştı tabii.Hepimizi bir tarım ilacıyla ilaçladılar (DDT).Kim akıl verdiyse hepimizin başına döktüler.İyi ki zehirlenmedik çok zehirliymiş sonrasında da yasaklandı zaten kullanımı.Kemal amcanın kızlarını da annem ilaçladı ve yıkadı.Sonra hepimizin saçları ince tel tarakla tek tek taranıp temizlendi.Kemal amca kızları dizine yatırıp taramıştı saçlarını şu an gözümün önünde görüntüsü.

Birde, Kemal amca çok güzel fırın yapardı.(Fırın yapmak = yılda bir veya iki kez taş fırınında ekmek pişirmek, demek).Eskiden köylere ekmek gitmezdi,yüksek ve uzak köylere.Burası Karadeniz dağlar yüksek bazı köyler merkeze çok uzak.İnsanlar ürettikleri mısırdan ekmek yapardı.
Hamur küvet büyüklüğünde ve şeklinde ve ahşap olan 'Tekne' de yoğrulup mayalandırılır.Mısır unu ağırlıktadır.Biraz beyaz undan da yoğrulur bir kaç günlük ekmek için.
Taş fırında bayağı bir odun yakılır.Sonra ekmekler pişirilir.Bir kaç günlük kullanım için bir kısmı çıkarılır diğerleri fırın içerisinde köz boşaltıldıktan sonra kurumaya bırakılır,bir kaç gün bir hafta süresini bilmiyorum.Peksimet yapılırdı yani.Bu işlem bir gün akşama kadar sürerdi.Tek başına değil imece usulü komşularla veya akrabayla (komşular da zaten akraba) birlikte yapılırdı.O ekmeklerin lezzeti o peksimetlerin kokusu tadı hala damağımda.Peksimetler suda ıslatılıp yenir.Köyde eski evi olanlar ki onlar hep taş fırınlıdır yaparlar ekmek.Tabii eskisi kadar kimse yapmıyor çünkü ekmek zaten köye geliyor.Çok da zahmetli bir iş.Kimse yormuyor kendini.
Şu an olsa da suda ıslatıp yesek.Ah Kemal amca senin peksimetlerin çok güzel olurdu.

Bugün, çocuklarının hepsi evli ve onlarda çocuklu.Temel babasının topraklarını işlemeye devam ediyor.Kızlardan Havva Almanya'da,Fadime ile Gülizar aynı köye gelin oldular.Onları her görüşümde içim bir burulur.Annesiz büyüdüler.

Kızlar evlendikten, Gelin aldıktan ve torunlarını gördükten sonra Kemal Amca amansız bir hastalıktan hayatını kaybetti.Bir siyah beyaz fotoğrafım var Kemal amcanın kucağında.Dedemin ev inşaatında çekilmiş.Ben ne hikmetse ağlıyorum o şekilde fotoğraflanmış.



Allah rahmet eylesin,Nurlar içinde olsun.Anılarımın arasında böyle bir yeri var.

Daha kimler var kimler,Hayriye yenge-Musti (Hayriye yengenin sara hastası engelli oğlu),Emine Yenge - Yakup dayı (karı kocaydılar)ve kalabalık çocukları torunları çoğu Almanya'da,Köfteci Hasan amcalar oldukça kalabalık bir ailedirler,Asiye yenge-Pala dayı (bıyıklardan dolayı) ve çocukları,Deli Bahriye yenge(valla ismi buydu),Hüseyin(İsiyin şiveyle) dayı meşhurdu at'ı vardı,Yusuf dayı adını hatırlayamadığım bir kaç aile daha.Komple aynı soyadından aynı Atalardan gelme bir mahalle.Diğer zamanlarda onlar hakkında da yazarım.Hepsiyle ayrı ayrı anılarım var.

Yazdıkça tebessüm ediyorum, şimdi fark ettim.Çocukluğumun güzel anılarında kaldılar hep.Büyüdüm ve Hayatın girdabında savruluyorum.
İyi ki aklıma gelmiş.Bir kaç satırla anmış oldum.

Eski zamanlar daha güzeldi.Şimdi o tat yok sanki yada bana öyle geliyor.
Çocuktum herhalde ondan öyle geliyor.Kaygısız ,tasasız,huzurlu ve mutlu.


Ne çok konuştum :))) Okuyan gözlerinize sağlık.Çok sevgiler.

Ben Hexe'niz    NuR  :)









18 Mayıs 2016 Çarşamba

TÜRKİYE'DE KADIN OLMAK #4

















Son başlık olarak toparlamaya çalışacağım bu yazı dizisini.Toplum 'Ahlakımızın' yerle bir olduğu son dönemde Kadınlar Cumhuriyet'imizinn kurulduğu günlerden çok daha geriye doğru savruldu.Hemcinslerimiz tarafından da acımasızca eleştirildik, dışlandık.Giyim kuşam konusunda da ayrımlar yaşıyoruz.Çocuk yetiştirmede de,fikir ve düşüncelerimizi söylemekte de.

Sözde 'Özgür' bir ülkede yaşıyoruz.Özgürlüklerimize de çerçeveler çizilmiş.Mahalle baskısı diye bir şey de var.Son yıllarda çoğalan 'Kadın Cinayetleri' Kanunlarımızın caydırıcı olmadığını Dünya'da ilk kez Kadına Seçme ve Seçilme Hakkı verilen Ülkemizde (çok büyük bir ayrıcalık) Medeni Kanunumuzun Kadını korumada çok yetersiz kaldığını ve Çocuklarımızı bile koruyamadığımızı acı şekilde öğreniyoruz, görüyoruz.Toplum olarak Ahlak seviyemiz çok düşük.

Bunlar yetmezmiş gibi bu senenin başında TBMM de kurulan 'BOŞANMA KOMİSYONU' bir rapor hazırladı ve Meclis Başkanlığına sundu (16 Mayıs).


İçeriği içrenç ötesi! Kadın ve çocuk hakları resmen gasp ediliyor!!!

-Çocukları,onları istismar veya tecavüz edenlerle evlendirilmeye teşvik edilecekmiş!YUHH!!!!!!

-Şiddet gören kadınlara arabuluculuk edilecekmiş üstelik Aile danışmanı olan bir Psikolog değil de Diyanet işlerinde görevlendirilen bir yetkili tarafından!Dini temellere uygun rehberlik edilecekmiş! KADERİM diyeceğiz katlanacağız öldürülene kadar demek ki!!!!!!!

-Mesai saatleri içerisinde şiddete maruz kalan Kadın Karakola gidip şikayet edemiyecekmiş!

-Aile Hukuku söz konusu olunca duruşmalar gizli yapılacakmış!Kimse duymasın bilmesin!!!

-Mal paylaşımı konusunda da dava açma süresi getirilmeye çalışılıyor!

-Eşin ölümünde kadının mal rejiminden kaynaklı %50 payı verilmemeye çalışılıyormuş!YUHHHH!!!


Kısacası kazanılmış haklarımızdan olacağız.Çocuklarımız Devlet tarafından korunamayacak.Sanki korunuyorlarmış gibi!

Tecavüzcüsüyle evlendirilip beş yıl takip edilecekmiş!!!
Hayır anlayamıyorum;
Ya bir tek kişinin tecavüzüne uğramadıysa,ya babasının ağabeyinin tecavüzüne uğradıysa,ya tecavüz eden evliyse,ya tecavüze uğrayan erkek çocuğu ise (bunları yazarken bile midem bulanıyor ama örnekleri çok,duyduk) ne olacak????Yaşadıkları Travma ne olacak?Hayata ona tecavüz edenle birlikte devam edecek yok artık!!!!OHAAAA!!!!

Hani tecavüzcüsünün başını kesip köy meydanına atan Kadın vardı,üstelik hamile kalmıştı ve bebeği doğurtturdular zavallıcığa.Hapise atıldı, ben olsam Madalya takardım.

Bu ülkede tecavüze uğradıysan suçlusun arkadaş!
Seni hiç kimse koruyamıyor,koruyamaz.Mahalle baskısından ,akrabalarından gelen davranışları düşünemiyorum bile!Her şekilde dışlanıyorsun.DEVLET mi? Aile Bakanlığının başındaki kişi zaten Ensar Vakfındaki olaydan sonra söylediği cümle ile ne kadar acı bir durumda olduğumuzu ortaya koydu.Ya giyindiğin elbiseye laf ederler ya da hayat tarzına,davranışlarına yada Kadın oluşuna!!!Zihniyet bu!

Biz ne kadar iğrenç MAHLUKATIZ ki KADIN olarak Dünya'ya gelmişiz!!!Hem Müslümanız hem TÜRKİYE'deyiz.

Daha başka ne denilir ki?Elin Gavuru Mars'a araç indirsin keşifler yapsın,biz tecavüze uğrayanın RIZASI vardı yoktu diye kıyafeti şöyleydi böyleydi diye kafa yoralım,konuşalım.


Yazıklar olsun böyle zihniyete.Yuh olsun bu şekilde düşünenlere!!!



Ben Hexeniz,KADIN-ANNE vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.Sevgiler...



                                                                                                                                                   NuR :)













23 Nisan 2016 Cumartesi

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI



İÇİMİZDEKİ ÇOCUĞU BÜYÜTEMEYEN BİZLERE...

                                23 NİSAN KUTLU OLSUN :)










Unutturmaya çalışanlara inat,gözlerinin içine soka soka kutlayacağız.
Unutmayacağız ,Unutturmayacağız!
İçimizdeki çocuğu yaşatanlar hep beraber olalım.
ATATÜRK'ün bize emanet ettiği, üzerinde ÖZGÜRCE yaşamamız için, CENNET VATANIMIZ'a sahip çıkalım.Sahip olduğumuz HAK ve ÖZGÜRLÜK'lerimiz için kimsenin bize keyif  bağışlamasına izin vermeyelim.


                    BU VATAN BİZİM 

                 19 MAYIS BİZİM

                 30 AĞUSTOS BİZİM

                 29 EKİM BİZİM

                 23 NİSAN BİZİM

                 KUTLAYACAĞIZ!!!

  YA BEĞENECEKSİN, YA ÇEKİP  GİDECEKSİN!!!

          NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!




23 Ni­san… | Yılmaz Özdil

Bademler merak ediyor…
Yasaklıyoruz.
Hakaret ediyoruz.
İsmini siliyoruz.
Kitaplardan çıkarıyoruz.
Yok sayıyoruz.
Buna rağmen…
Fikirleri niye hâlâ ölmüyor?
İçindeki çocuk yaşıyor çünkü.
Yetişkin cesetler kavrayamaz…
23 Nisan kutlu olsun.

YILMAZ ÖZDİL YAZISI DA KAPAK OLSUN!!!




26 Mart 2016 Cumartesi

İSTEMEK




Beni de alın yanınıza.
Rüzgarın sesini duymak uzaklara uçmak istiyorum sizinle.
Yüzüme güneşin sıcaklığı değsin,saçlarım savrulsun rüzgarda.
Kafamın içindeki kalabalığı unutmak istiyorum.Bulut tarlalarında gezmek,pamuklara dokunmak,hayallere dalmak istiyorum.

Çok uzaklara gideriz değil mi?Gidelim...
Sıcak yerlere, sevginin olduğu yerlere.
Kendimi bulut yataklarına atmak istiyorum.Kabus görmeden uykunun kollarında mışıl mışıl uyumak,arınmak istiyorum.

Hafiflemek istiyorum.Ruhumun prangalarını kırmak,papatya çiçekleriyle örmek istiyorum kendimi.Yaralarımı rüzgar iyileştirsin.Güneş güldürsün ağlayan kalbimi.Huzur dolar içime herhalde,nasıl bir şeydi hatırlayamıyorum.


İstiyorum,diliyorum...


İNSAN OLMAK VE İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUM.

ÇOK ŞEY Mİ İSTİYORUM?







                                                                           SEVGİLERİMLE

                           
                                 






24 Mart 2016 Perşembe

ADALET'İ BAŞKA ÜLKELERDE ARAR OLDUK!!!




Bombalar,Teröristler,Tecavüzler,Kadın Cinayetleri,Suriyeliler,ŞEHİTLER...Aklımız karman çorman olmuş.KAOS hakim olmuş her yere,herkese.Reza'da eklendi tam oldu.Ülkemizin içine ettiler el birliğiyle şimdi kuyruklarını kurtarma derdine düştüler.Daha ne olabilir? demeye dilim varmıyor fenası geliveriyor.

HAK,HUKUK,ADALET artık bize yabancı kelimeler.Boşuna AHİM'e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) gidip tekrar davalar açmıyoruz.Ülkemizdeki ADALET SİSTEMİ'ne kimsenin güveni kalmadı.TARAFSIZLIK artık yok.


İnsan Hakları Mahkemesi,İnsan için yani,Ülkemde İnsan değilim ya başka Ülkelerde arıyorum hakkımı,başka Ülkelerin Mahkemelerine Yargısına Hukukuna güvenmek zorundayım.Bizde yok BİTTİ-KALMADI!!! 


ÜLKEYİ KAPATIP GİDESİM VAR...BIKTIM ARTIK!



ADALETİ BAŞKA ÜLKELERDE ARARKEN,BAŞKA ÜLKELERİN HUKUKUNA,YARGISINA GÜVENİRKEN...

ADALET SADECE BİR KADIN İSMİ DEĞİLDİR!!!

Muhteşem bir hayat,Mükemmel bir insan üstelik KADIN.

Bu 'TÜR' kayboldu artık yok.Niye gelsinler ki zaten!






Yaşlı kadın yatağından kalktı.
Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu.
88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu.
...
Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak yaşlı ciğerlerine sabahın ılık esintisi ile doldurdu. Abdestini aldı, sabah namazını kıldı. Mutfağa yöneldi. Çayla birlikte bir iki lokma bir şeyler atıştırdı.
Oturma odasına yöneldi. Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna ilişti.
Masanın üstü çerçeveler ile doluydu. Bir tanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı.
Çerçevenin içindeki fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan bir kadın birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı.

Yaşlı kadın ‘Günaydın Anne, Günaydın Baba’ dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha attıktan sonra başka bir çerçeveyi eline aldı.
Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı. Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü. ‘Günaydın Kocacığım’ dedi. Kadın bu çerçeveyi de bıraktıktan sonra üçüncü ve son çerçeveye uzandı.
Artık gözlerinden yaş damlıyordu. Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp ‘Günaydın Evlatlarım’ dedi.
Tüm çerçevelere kısaca göz atıp ‘Sizleri, hepinizi çok özledim’ dedi.

Gözlerinde biriken yaşları sildi. Artık ağlamak için bile yaşlı hissediyordu kendini. Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski telefonuna doğru yöneldi. Ağır ağır numaraları çevirdi. Karşısına çıkan adama ‘Bir taksi istiyorum’ dedi ve adresi verdi. Kapısını kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi. Yıllarca çekmediği zorluk kalmamıştı ama şimdi bu merdivenler hayatının en büyük engeli olmuştu. Ağır ve dikkatli bir biçimde iniyordu.

Sabırsızlanan taksi şoförünün çaldığı korna sokağı inletiyordu. ‘Patlama be adam’ dedi. Nihayet taksiye binebildi.
’Teyze hoş geldin’ dedi 25-30 yaşlarındaki şoför. ‘Nereye gidiyoruz?’
Kadın kısa bir sessizliğin sonunda ‘Tüm bir gün beni taşır mısın?’ diye sordu.
‘Sana 500 lira veririm.’
Adam küçümser bir gülümseme ile, ‘Mal sahibi benden her gün 500 lira istiyor teyze’ dedi.

Kadın gülümsedi

‘O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?’

‘Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım. İlk önce nereye gideceğiz?’

‘Anıtkabir’e’

‘Anıtkabir’e mi?

‘Evet’

‘Tamam teyzeciğim’

‘Yaş kaç teyzeciğim?’

‘Seksen sekiz’

‘Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim’

‘Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum’

‘Haklısın teyzecim’

Taksi Anıtkabir’in kapısına gelmişti. Şoför ‘Teyzeciğim geldik’ dedi. Dalgın görünen kadın ‘Evladım burada yardımına ihtiyacım var’ dedi. ‘Benimle gel’ Adam şaşırmıştı. ‘Tabii teyze’ dedi. Kuşkulu gözlerle ‘Bizi buraya alırlar mı?’ diye sordu.

O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi. Gözlerinden ateş fışkırarak ‘Ne demek almamak? Sen daha önce hiç gelmedin mi buraya?’ dedi ‘Hayır’

‘Kaç yıldır Ankara’da yaşıyorsun?’

‘Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme’

‘Ee o zaman’

‘Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda. Bayram olmayınca burası kapalı sanıyordum ben’

Kadın sinirli bir şekilde kafa salladı.

Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermer merdivenlere kadar konuşmadılar. Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde

‘Nasıl çıkacaksın Teyze?’ diye sordu.

‘Her ay nasıl çıkıyorsam öyle’

‘Her ay geliyor musun?’

‘Evet’

Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır ilerlediler. İçerisi çok serindi. Şoför büyük bir azimle yürümeye çalışan kadının koluna girmişti. Kadının nefes alışları sıklaşmıştı. Nihayet mozolenin önüne geldiler. Kadın şoförün kolundan ani bir hareketle kurtuldu. Çantasını açtı. Tek bir karanfil çıkardı. Mozoleye doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye koydu. Şoför şaşkınlıkla olayı seyrederken kadının ağzından şu sözlerin döküldüğünü fark etti.
‘Hayatım boyunca sana verdiğim sözü tutmak için çalıştım’. Ağır ağır geriye çekilen kadın ellerini açıp Fatiha okumaya başladı. Şoför kısa bir şaşkınlığın ardından ona katıldı. Kadın bir anlık suskunluktan sonra, ‘Hadi gidelim’ dedi.

Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya döndüler. Şoför kadının durumundan endişelenmeye başlamıştı.
‘Yoruldun mu Teyze’ dedi.
Kadın sustu.
Bir süre suskunluktan sonra ‘Evet hem de çok yoruldum’ diye cevapladı. Nereye gidiyoruz?’

‘Bankaya’!

Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı. Bu yaşlı kadının Atatürk’e verdiği söz ne olabilirdi? En sonunda dayanamadı.

‘Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim?’

‘Sor bakalım evladım’

‘Anıtkabir’de Atatürk’e bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O söz nedir?’

‘Uzun hikaye evladım’

‘Olsun be teyze anlat ne olur’

‘Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti Atatürk. Beni de ona çiçek vermek için seçmişlerdi. Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu. Bende ‘Adalet’ dedim. Bunun üzerine ‘Ne güzel ismin varmış’ dedi. ‘Okulu bitirince ne olacaksın’ dedi bana. Hemşire dedim. Oda ‘Güzel meslek ama bence sen Hakim ol ismine çok yakışır’ dedi. Ben kadından hakim olmaz ki dedim. Kaşlarını çattı, ‘Sen istedikten sonra olur. Senden söz istiyorum hakim olacaksın’ dedi .’

‘Sen ne dedin peki?’

‘Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim.’

‘Peki olabildin mi Adalet Teyze?’

‘Evet ben Cumhuriyetin ilk kadın hakimlerindenim.’

‘Vay be. Sende ne hikaye varmış Adalet Teyze’

‘Herkesin bir hikayesi vardır evladım. Herkesin hikayesi de kendine göre değerlidir. Eğer insanların hikayelerini bilip anlayabilirsen insanlara daha anlayışlı davranabilirsin’ ‘Haklısın Adalet Teyze. Bu banka mı gelmek istediğin’?

‘Evet’!

‘Yardım edeyim mi? Bende geleyim mi?’

‘Hayır. Sen burada bekle lütfen.Bu arada adın neydi evladım?’

‘Osman teyzeciğim’

‘Tamam Osman. Beni 45 dakika kadar sonra buradan al olur mu?’

‘Tamam teyzeciğim’!

Adalet hanım bankadan içeri girdi. Osman öğlen saatinin geldiğini
fark edip yemeğe gitti. Yemek boyunca Adalet hanımı düşündü.
‘Kim bilir neler yaşamış, neler görmüştür’ diye düşündü. Tam vaktinde bankanın önündeydi. Adalet hanım 15 dakikalık gecikme ile geldi.

‘Hoş geldin Hakim Teyze’

‘Çok uzun zamandır bana Hakim dememişti.’

‘Hoşuna gitmediyse söylemeyeyim?’

‘Yok aksine hoşuma gitti. Sağol’

‘Nereye gidiyoruz?’

‘Seyranbağlarına’

‘Tabii’

‘Hakim Teyze çok yer gezmişsindir sen’

‘Tüm Anadolu’yu karış karış gezdik rahmetli kocamla’

‘Ne iş yapardı amca?’

‘Subaydı.’

‘Ne zaman vefat etti?’

‘1952′de’

‘Çok olmuş.Gençmiş’

‘Kore savaşında şehit oldu.’

‘Allah rahmet eylesin Hakim teyze’

‘ Sağol’

‘Seyranbağları’na geldik nereye gideceğiz?’

‘Sağa sap. İkinci binanın önünde dur.’

‘Tamam.Buyur Hakim Teyze.Geleyim mi ben’ ‘Yok bekle burada’

Osman beklemeye başladı. Bir ara merak etti. Binanın uzaktan görünen levhasına baktı. ‘Seyranbağları Kız Yetiştirme Yurdu’ yazısını okudu. Anlam veremedi. ‘Bu kadın burada ne yapar ki?’ diye düşündü.

Yarım saat sonra Adalet hanım göründü. Yanında orta yaşlı kibar bir hanım vardı. Adalet hanımı arabaya ağır ağır bindirdi. Kadın ‘Adalet Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman yanımızdasınız. Kızlarda sizi çok seviyor. Ne olur arayı çok uzatmayın. Yine gelin’ dedi.

Adalet hanım, buğulu gözlerle ‘İnşallah. Kızlara selamımı söyleyin. Bende onları çok seviyorum. Onlara iyi bakın’ dedi.

Araba hareket etti.

‘Nereye Hakim Teyze?’

‘Hemen iki sokak öteye’

Osman iki sokak ötede bu sefer başka bir binanın önüne park etti.
Bu binada da ‘Ankara Seyranbağları Huzurevi’ yazıyordu.

‘Bekle beni’

‘Tabii Hakim Teyze’

Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında bir çok yaşlı kadın ve adamla çıkageldi Adalet Hanım. Sarılıp
öpüştükten sonra oradan ayrıldılar. Osman dikiz aynasından Adalet Hanım’ın gözlerinden akan yaşları fark etti.

‘İyi misin Hakim Teyze’

‘İyiyim Osman. Eski dostları görünce insan bir hoş oluyor’

‘Nereye gidiyoruz?’

‘Cebeci Asri Mezarlığına’

‘Tamam’

‘Teyze nerelisin sen?’

‘Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı. Sonra Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti. Söke işgal oldu. Biz dağlara kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde. Savaş bitince Söke’ye döndük. Allah’a Şükür Babam’da sağ salim döndü savaştan.’

‘Sonra ne oldu?’

‘Liseye Aydın’a gönderdi babam. Orada Atatürk’le karşılaştım. Sözümü tutmak için İstanbul’a gittim. Hukuk fakültesine girdim. Orada rahmetli eşimle karşılaştım. O Harbiye’de okuyordu o zaman. Mezun olunca evlendik..’

‘Çocuğunuz var mı?’

‘Bir kızım bir oğlum vardı.’

‘Neredeler şimdi?’

‘Oğlum dış işlerinde çalışıyordu.’

‘Ne güzel’

‘1978′de Fransa’da Ermeniler öldürdüler.’

‘Üzüldüm Hakim Teyze. Başın sağ olsun. O da babası gibi şehit oldu yani’ Evet. Şehit babanın şehit oğlu. Allah kimseye evlat acısı vermesin.’

‘Amin. Ya kızın?’

‘O eşi ve çocukları ile İzmit’te yaşıyordu. Öğretmendi. 1999′da depremde hepsi vefat ettiler.’

‘Allah rahmet eylesin.Boş boğazlığımla üzdüm seni Hakim Teyze kusura bakma’

‘Sanki sormasan aklımdan çıkıyorlar mı evladım.Sen üzülme sağol’

‘Geldik Teyze’

‘Tamam evladım. Al işte paran artık gidebilirsin.’

‘Hakim teyze buradan nasıl döneceksin? Ben seni bekleyeyim eve bırakayım.’

‘Yok beni alacaklar buradan’

‘Hakim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan söyledim.
Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affet beni. 350 ‘yi ona veririm. Gerisi kalsın.
Bende para istemem. Bugün senden aldığım hayat dersinin parasal karşılığı yok zaten.’

‘Çocukların var mı?’

‘İki tane ellerinden öperler.’
Taksinin güneşliğinden çocuklarının resimlerini çıkarıp gösterdi.

‘Adları nedir?’

‘Kemal ve Ayşe’

‘Oğlumun adı da Kemaldi.’

Sessizliğin ardından Osman’ın elindeki parayı ittirdi Adalet Hanım..

‘Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız, dolansız, çok çalışarak helal lokma ile büyüt ve okut.
Atatürk’ün bana yaptığı gibi içlerindeki gücü fark etmelerini sağla.
Bir de vatanını, milletini sevmelerini öğütle onlara.’

Osman Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar yetiştireceğine söz verdi.
Adalet hanım mezarlığın kapısından ağır ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu.
Hayatının en büyük dersini kendisi küçücük, yüreği yaşadığı acılara rağmen kocaman ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı.
Osman arabasını mal sahibine götürmeye karar verdi. Bu gün daha fazla çalışamazdı.

Ertesi gün Ankara’da garip bir yağmur yağıyordu. Sanki gök delinmişti. Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti.
Çay ocağının yanında duran gazeteyi aldı. İlk sayfadaki haberlere göz gezdirdi.
Siyaset doluydu gazete. Hiç anlamazdı. Sıkılıp adli olayların yer aldığı üçüncü sayfayı açtı. Taksiciler arkadaşları ile ilgili kötü haberleri genellikle oradan alırlardı.
Göz gezdirirken bir haber dikkatini çekti:
’Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan cesedin Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hakimlerinden Adalet YILMAZ’a ait olduğu belirlendi. Adalet YILMAZ’ın bulunduğu yerdeki mezarların eşine ve oğluna ait olduğu belirlendi. YILMAZ vefat ettiği gün bankadaki tüm parasını çektiği, bu parayı ikiye bölerek Seyranbağları’ndaki bir kız yetiştirme yurdu ile bir huzur evine bağışladığı belirlendi. Polis, Adalet YILMAZ’ın mezarlığa ölmek için gittiğini düşünüyor.’

Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu. Taksici arkadaşları hiçbir şey anlamadılar.
Bir daha da hiç anlatmadı Osman bu yaşadıklarını.
Herkesin tek bildiği Osman’ın bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında
’Gökler bile sana ağlıyor’ diyerek ağladığıydı..
.
.
İşte bu günlerde de adalet ağlıyor.