31 Ağustos 2015 Pazartesi

YAZIN SON GÜNÜ





Merhabalar,


Kış'tan nefret eden biri olarak ağlamak istiyorum.Yaz bitti ben bir şey anlamadım yaaaaaa.
Çooooook çabuk geçti.Sıcak seviyorum ben.Güneş seviyorum ben.Fırıl fırıl esen rüzgarda gözlerimi kapatıp hayal kurmayı,düşünmeyi seviyorum ben.Yaz demek temizlik demek benim için.Bol suyla uğraşma zamanım.Dolapları hurçları açıp havalandırma kıyı bucak temizleme zamanım.Pencerelerin kapıların açık olduğu perdelerin tüllerin rüzgarla dans ettiği zamanları.Zeytinyağlıların,salataların hafif kahvaltı zamanları.Karpuzun,kavunun serinleten zamanları.Kızartma zamanı (benim evde pek pişmez ama yaz demek biraz da kızartma demek).Dondurmayı da unutmıyayım,dondurma zamanı.İnce giyinme zamanları.Tiril tiril gömlekler ,elbiseler,kısa pantolonlar,şortlar,etekler,askılı bluzlar,mayo,bikiniler zamanı.Şıpıdık terlikler çorapsız ayaklar zamanı.Balkonda kahvaltı, akşam çayı,misafir ağırlama zamanı.Günlerin uzun olduğu zamanlar.İşten eve gelince hala günlük güneşlik olan zamanlar.Bana bolca günışığı kalan zamanlar.

Kış gelince kasvet,iç sıkıntısı,soğuk,yağmur,çamur ve kısa günler.Hiç ama hiç sevmiyorum Kış'ı.Oysa Ocak doğumluyum Kış çocuğuyum ama yok hiç mi hiç sevemiyorum işte.Zaten emekli olunca Ege ya da Akdeniz'e kesin taşınacağım.Kışın bizim buralarda günler daha bir kısa saat 16.00 itibaren hava kararıyor.Bir sabah evden çıkarken aydınlığı görüyorum.Umutsuz vakayım ben.Kışın daha çok kitap okumamın sebebi de budur belki.Bilmiyorum...

Pazartesi sendromu Kış aylarında daha bir stress yapar bende.Ne çok şikayet ettim değil mi?Bugünlük de böyle olsun.

Sevgili Yaz seneye tekrar gel,erken gel bu saydıklarımı tekrar yaşamayı istiyorum.Hexe'niz iyi bir hafta diler.Sağlıcakla bol Güneş'li  sıcaklarda kalın sevgili arkadaşlar.
Savaşların olmadığı MEHMETLERİN hayatının elinden alınmadığı,ATATÜRK'ün bize emanet ettiği o güzel ÜLKEYE doğru giden YARINLARIMIZ olsun.BARIŞ'la kalın.



                                                                                                                                                 SEVGİLER
















17 Ağustos 2015 Pazartesi

SESİMİ DUYAN VAR MI?





Merhabalar,

17 Ağustos tarihine bir daha geldik.16 yıl geçmiş aradan.
Yerkabuğunun amansız bir şiddetle sarsıldığı,insanoğlunun çaresiz kaldığı doğal afet ,DEPREM.

Yaşadım,biliyorum korkunçtu.

Yalova'da oturuyordum.Depremin olduğu gecenin önceki sabahında memleketimden dönmüştüm.Valizler bile açılmamıştı.çocuklarım görümcemin çocuklarından Dizanteri kapmıştı ve alev alev yanıyorlardı.Bütün gün çocuklarımla ve evle uğraşmıştım.İnanılmaz sıcaktı hava.Akşam üzeri semt pazarına gidip geldim.Apartmana girip asansördeki aynada kendimi görünce şok olmuştum.Kapkara olmuştum akşam güneşinde.Sıcak olduğu için evin tüm kapıları pencereleri açıktı.Çocuklarım o zaman kızım 7 oğlum 6 yaşındaydı.Hasta oldukları için kendi yatağıma almıştım onları.Deprem olmadan ayıldım çocukların ateşlerini kontrol ettim.Henüz uykuya geçmemiştim bir uğultu duydum yeraltından acayip bir ses geldi sonra ilk sarsıntı.Lise'de okurken Ramazan ayıydı Erzincan depremi olmuştu ve Trabzon'dan da hissedilmişti bir tek onu biliyordum.Ama Gölcük Depreminde yaşadığım doğanın kudretini ve gücünü gösterdi.İlk sarsıntı hafifti eşyalar tıngırdadı titredik ilk panik dalgasını hissettim ve çocukları kucağıma almaya çalıştım.Tam durdu dedim şöyle 2 saniye kadar çok şiddetli bir patlama sesiyle sarsılmaya başladık.Sadece içimden dua edebildim ve çocuklarımı kucakladım.Duvarlar üstümüze yatıp kalkıyordu,yer altımızda bir batıp bir çıkıyordu.Binalar sanki kartondanmış gibi çalkalanıyor,evin içindeki her şey dökülmeye başlamıştı.Arabaların alarmları ,dağdan kayalar yuvarlanıyormuş gibi bir gürültü,insanların çığlıkları hepsi birbirine karışmıştı.Binaların yıkılma sesleri gelmeye başladı sarsıntı o kadar şiddetliydi ki hani anlatıyorlar ya 'balkona kaçtım camdan atladım' inanın yerinizden kıpırdıyamıyorsunuz.Evin duvarlarıyla birlikte bir oraya bir buraya savruluyorsunuz.Sonra yandaki bina çöktü sıra bizde dedim.Dalgalanma gibi bir hareketi vardı Depremin,yer altımızda bir batıyor bir çıkıyor gibi oluyordu.Deprem durdu.
Gecenin zifiri karanlık olduğunu o gece öğrendim.Çocuklarım kucağımda babaları panik halinde onu bile ben sakinleştirdim.Kızımı babaya verdim oğlum kucağımda el yordamıyla mutfakta çakmak aramaya çalıştım birden aklıma gaz kaçağının olabileceği geldi.Sokak kapısına yöneldim vestiyer devrilmiş kapının açılmasına engel oluyordu kenara kaydırdık.Üst katlardakiler panikle merdivenlerden iniyordu.Zifiri karanlık,simsiyah her yer.Ayaklarımızla basamakları kontrol ede ede merdivenlerden indik.Apartmandan çıkıp kaldırıma oturdum çocuklarımı sarıldım ve sinirlerim orada boşaldı.Nasıl zangır zangır titriyorum.Çocuklar ağlıyor korkudan.Ben yüksek sesle ağıt yakıyorum, şoktan.
Yıldızlar gökyüzünde elle tutulabilirmiş gibi parlak ve yakın görünüyordu.İmdat sesleri,yardım çığlıkları insanların çaresizliği hala gözümün önünde ve kulaklarımda.Yalova Stadyumunu arka tarafında Hacı Mehmet Ovası dedikleri yerde oturuyordum.Traji komik olan komple mahalle yıkılmıştı benim oturduğum bina ayaktaydı.Bu mahallede daha yeni yeni kuruluyordu hep sıfır evler ve en fazla dört katlı.Hepsi ya yıkıldı ya zeminlerine çöktü.Yan yatan binalarda vardı.Yan tarafdaki bina bizden bir yıl eski (biz depremden dört yıl önce taşınmıştık) aynı müteahit yapmış model olarak da aynı sayılır,giriş katındaki atölyenin üzerine çöktü.

Karşı binadan yardım çığlıkları geliyordu.İnsanlar çaresiz bir oraya bir buraya koşturuyordu.Koca bina çökmüştü beton bloglar kıpırdamıyordu bile.Bir baba çaresiz evladını kurtarmaya çalışıyordu.19 yıl üzerine evlat sahibi olmuştu o da göçük altında kalmıştı.Yan yatan binalardan insanlar perdeleri birbirine bağlayıp inmeye çalışıyorlardı.Manzara korkunçtu.Bazı binalardaki çelik kapılar otomatik olarak kilitlenmiş anahtarla açılmıyordu.İnsanlar bir şekilde duvarları delip çıkmayı başardılar.Bir alt tarafımızdaki fırında yangın çıktı.O saatte ekmek pişiyormuş ve çalışanlar malesef binanın altında kalmıştı.Kimse kurtulamadı.Gün açtıktan sonra gördüklerimizin tarifi yoktu.Devlet hastanesinin önünden geçiyorduk bir baba evladına sıkı sıkıya sarılmış ağlıyordu belki üç belki dört yaşındaydı.Hayatta değildi.O manzara gözümün önünden çok zaman gitmedi.İlk yardım sabaha karşı İtalyanlardan ve İspanyollardan geldi.Devletin 'D' si biz üç gün o bölgede kaldık gelmedi.

Artçı sarsıntılar da bizleri inanılmaz korkutuyordu.Açık alandasın ,kafana düşecek bir şey yok ama yeraltından öyle sesler geliyor ki çaresizce  panikliyorsun çoluğuna çocuğuna sarılıyorsun,korkuyorsun.Dağ taş yerinden oynuyor.İnanılmaz bir kuvvet.Televizyon ekranlarından izlediğiniz deprem görüntüleri gerçekten çıplak gözle gördüğünüzün yanında hiç kalıyor.Bire bir yaşamak çok farklı bir şey öyle kelimelerle anlatılamıyor.Ben aylarca gece uyuyamadım.Binalar üzerime çöküyormuş gibi hissettim çok zaman.Her seste irkildim,korktum.


Tekrar kimseye yaşatmasın Mevlam.Tedbirlerimizi de almamız gerekiyor.Deprem kuşağında yaşıyoruz ve bilinçli olmalıyız.(nerdeeeee,burası Türkiye).















                                                                                                                               Ben Hexe....