18 Eylül 2014 Perşembe

OKUL HATIRALARI





Merhabalar sevgili arkadaşlar,

Okulların açılmış olması bizlere yazacak konu çıkarttı.Sevgili Blog komşum ''Evde Yazar'' İlkokul hatıraları ile ilgili bir yazı yazmış.İlhamı ondan aldım beni eskilere götürdü.Komşucuğum yorumum eksik diye düşündüm kendi sayfama yazmak istedim.İzninizle fikrinizi alıp yazıyorum.Evde Yazar'ı merak ediyorsanız  buradan sayfasına gidebilirsiniz ve harika makalelerine göz atabilirsiniz.

Almanya'dan Türkiye'ye göç ettiğimiz yıl ben Orta Okula başlayacaktım.Almanya'da İlkokul 4.sınıfa kadar.Orta Okul 5. sınıfta başlıyor.Orta Okul diyorum bizim zamanımızdaki ismi buydu.Almanya'dan dönenlerin çocukları Anadolu Liselerine yerleştiriliyormuş ama kimse bize akıl vermedi üstelik Dayım Öğretmendi.Hatta yıl kaybetmemek için bir Avukat tutuldu çünkü genelde sınıf tekrarı yaptırılıyormuş o bile uyarmadı ailemi.Neyse,Trabzon Kanuni Orta Okuluna yazıldım.Şimdi öyle bir okul yok.Yerinde Cudibey İlköğretim Okulu var.Okulun isminin değiştirilmesi bence ayrıca bir garip Türk işi şöyle ki; şehrin içinden çevre yolunu geçirecekler Cudibey İlköğretim Okulunu ve Kurtuluş İlköğretim Okulunu yıkıyorlar.Kanuni Orta Okuluna öğrencilerini aktarıyorlar kalan Cudibey ismi oluyor.Benim çocuklarımın okuduğu dönemde Orta Öğretim kısmı vardı ama artık sadece İlköğretim.Bu arada kızımla oğlum benim okulumda okudu hatta bazı Öğretmenlerim derslerine de girdi.

Türkiye'ye döndüğümüzde ben travma yaşadığımı söyleyebilirim.
Okul kıyafeti, tabii ki siyah önlük bir de hazırı yok terziye diktireceksin.Kumaş seçeneği de yok tek önlük kumaşı var o da kalın.Üç yıl o önlük giyilecek diye de büyük dikilirdi,korkunç.Sen Almanya'da serbest giyin sonra gel siyah önlüğe gir forma olsa neyse.
Çoraplar, en korkuncu zaten buydu hiç unutamam siyah ince kadın çorabı ve külotlu çorap değil jartiyer gibi tek tek sürekli de dizden aşağı yuvarlanır çeksen olmaz tutsan olmaz sinir olurdum.Hala da siyah ince çoraptan nefret ederim okul yıllarımdan sonra hiç giymedim.
Ayakkabının su çekebildiğini,patlayabildiğini,topuklarının aşınabildiğini malesef Türkiye'de öğrendim.Almanların kullandığı ayakkabıları yani kullanılmış ayakkabılarını kullandığımız da olmuştu hiç böyle şeyler bilmiyordum.
Yakalık mevzusu da vardı kurdelayla bağlanırdı ve batardı boğazıma.O yıllarda da sevmezdim boğazıma bir şey dolamayı hala da sevmem daralırım kolye bile takamam ki çok severim.
Saçlarımızı ördürdüler ya kısa olacak ya örülecekti.O zamanlarda da dayatmacı sisteme karşı olacağım belliydi.Siyah beyaz dışında öğrencide renk olmayacak deniliyordu ben renkli Almanya tokalarımı takıyordum. Malesef o tokalarım annanemde kaldığım dönem kayboldu.Çok şeyim kayboldu aslında, çalındı ,fakat annem ses etmemem için beni sıkı sıkı tembihlemişti susmak zorunda kalmıştım.Ne zor bir çocuk için özel eşyalarının kaybolması, çalınması bir de susmak zorunda kalmak.Ayıpmış, kimseyi suçlamamak lazımmış böyle şeyler için.Ne kadar üzüldüğümü gören yoktu tabii.Anneme göre ben büyüktüm şikayet etmemeliydim.Kızarım zaman zaman annemin bu tutumlarına çünkü beni hep idare eden yerine koydu hep ben idare eden olmalıydım..Üç kardeşim var en büyük benim,ablaydım ama çocuktum da.Neyse bu ayrı bir yaradır içimde hiç açmıyayım.

Türkiye'de ki okulumun ilk günü kız erkek ayrımcılığını da öğrendim.Kızlar önde erkekler arkada sıra yaptılar bizi.Boyum uzun olduğu için kızların en sonundaydım, hatta dik durduğumda tüm kızlardan daha uzundum. Buğday tarlasında tek ayçiçeği gibiydim.Dizlerimi kırıp saklanmaya çalışırdım o ilk yıl.
Türkçe konuşurken problem yaşıyordum çok fazla kelime bilmediğim için Almanca'yla karışık konuşuyordum, sınıfdakiler sadece gülüyordu.Bir de numaralanmıştım 3118 çok garibime gitmişti.Öğretmenler bizimle tanışmak için sırayla herkesi kaldırıp kendimizi tanıtmamızı istiyordu.Herkes  numarasını ,adını,soyadını hangi okuldan geldiğini söylüyordu.Ben kendimi anlatınca okul ismini söyleyince gülmeye başlıyorlardı.O kadar utanıyordum ki...İçime kapanmıştım.Kafam önümde hep ağlıyordum.Kimseyle konuşmuyordum.Türkçe Öğretmenim Gülseren Saltoğlu kulakları çınlasın çok ilgilendi benimle.Onun sayesinde biraz uyum sağlamaya çalıştım.Esas uyum sağlamaya benim gibi bir kız sınıfa gelince başladım.
İlknur Tunael.

İsyan halindeydim.

Ailem şehirde değildi.Köyde dedemin (babamın babası) eski evi yıkılmıştı onu tamir ettirmek zorundaydılar şehirde ki evimizde kiracı vardı çıkmasını bekliyordular.Okullar açılacaktı ben Orta Okula başlıyacaktım. Köyde Orta Okul yoktu ben şehirde Amcamlarda kalacaktım.Oradan Okula gidecektim.Amcamın çocukları küçüktü yengemle de pek diyalog kuramamıştım.Benim için yeni insanlardı. Akrabamdılar ama ben yeni tanışmıştım.Okuldan gelince eşyalarımın olduğu bir oda vardı aynı zamanda yattığım oda oraya kapanırdım.Kapısını da kilitlerdim, çıkmazdım.Bir kaç hafta mı gün mü tam hatırlayamıyorum dayanamadım.Bir sabah eşyalarımı poşetlere soktum rahmetli dedemin (annemin babası) dükkanına gittim.''Ben sizde kalmak istiyorum.'' dedim.Dedem Trabzon'un meşhur yağcılarındandı Yağcı Ahmet'in oğlu Yağcı Muharrem.Çok akıllı bir insandı.Önemli bir ayrıntı daha yazayım Aysel Gürel'in sınıf arkadaşıydı.Hafızası zehir gibiydi eskilerden çok çok bahsederdi.Cumhuriyet'ten ,Atatürk'ten,Siyasetten.Nurlar içinde olsunlar.
Sizinle kalmak istiyorum deyip poşetlerimi dükkanına bıraktım ve Okula gittim.Babama haber gönderdiler ki kızın bizde kalmak istiyor.Babam geldi kızdı bana ama ben annanemin arkasına saklanıp gitmek istemiyorum diye ağladım.Annanem ikna etti onu ve artık Annanemlerde kalıyordum.İlk dönem onlarla kaldım ikinci dönem teyzemlerde.
Çok zordu benim için,memleketimiz dedikleri yere getiriliyorsun, evinden ayrı düşüyorsun, yeni çevre, yeni Okul,yeni insanlar ve yalnızlığın.

Türkçe Öğretmenim Gülseren Saltoğlu çok uğraştı benimle ve de İlknur'la.
(İlknur her nerdeysen kulakların çınlasın.Evlenip tekrar Avusturya'ya dönmüştü tekrar buluşamadık.)
İlknur benim gibi yurt dışından gelmişti ve bizim sınıfa verildi.Benim için büyük şans oldu hayatımı kurtardı diyebilirim.O olmasaydı kesinlikle iletişim kurmayacaktım diğerleriyle.Onlar bana gülmüştü çünkü...
(Ne kadar innatçı bir keçi olduğumu hatırlıyorum damarım tuttu mu asla geri adım atmazdım.Oğlak burcu olmanın kötü bazen iyi tarafı işte.)
İlknur da benim gibi siyah önlük,örgü saç,siyah ince jartiyerli çorap,yakalık ve gıcık diğer öğrencilerden muzdarip ağlıyordu.Tek avantajı teyze kızı Filiz'in bir üst sınfta olması ve aynı şeyleri hisseden bendim.Hemen arkadaş olduk birbirimize destek olduk.Zamanla aştık zorlukları.Sonra diğer kızlar katıldı aramıza.Sezer önümüzde oturuyordu zaten (daha önce ondan bahsetmiştim buradan okuyabilirsiniz).Sezer'in uzun lüleli saçları sıramıza değerdi İlknur'la beraber lülelerine çaktırmadan kalemlerimizi sokardık.

Hey gidi yıllar o günlere döndüm yazarken.Ben de size soruyorum sizler neler hatırlıyorsunuz okul yıllarınıza dair?


Okulun resimlerini ararken okulun İlköğretim değil Ortaöğretim olduğunu gördüm.Yukarıda yazdığım yanlışı düzeltirim.









Hexe'niz iyi günler diler.Hoşcakalın








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder